Phrasal verbs, İngilizce öğrenenler için en önemli konulardan biridir. Bir fiil ile bir ya da iki edatın birleşiminden oluşan bu ifadeler, İngilizcede çok sık kullanılır ve anlamları bazen kelimelerin tek başına verdikleri anlamlardan farklı olabilir. Bu nedenle, phrasal verbs’leri öğrenmek, İngilizceyi akıcı bir şekilde konuşmak ve anlamak için kritik öneme sahiptir.
İşte en sık kullanılan phrasal verbs ve anlamları:
1. Get up
Anlamı: Yataktan kalkmak, uyanmak.
Örnek: “I usually get up at 7 AM.” (Genellikle sabah 7’de kalkarım.)
2. Look for
Anlamı: Bir şeyi ya da birini aramak.
Örnek: “She is looking for her keys.” (Anahtarlarını arıyor.)
3. Turn on / Turn off
Anlamı: Elektronik bir cihazı açmak/kapatmak.
Örnek:
– “Can you turn on the lights?” (Işıkları açabilir misiniz?)
– “Don’t forget to turn off the TV.” (Televizyonu kapatmayı unutma.)
4. Put on
Anlamı: Giysi giymek ya da aksesuar takmak.
Örnek: “She put on her coat and left the house.” (Montunu giydi ve evden çıktı.)
5. Take off
Anlamı: Bir kıyafeti çıkarmak; bir uçağın havalanması.
Örnek:
– “He took off his shoes.” (Ayakkabılarını çıkardı.)
– “The plane took off at 3 PM.” (Uçak saat 3’te havalandı.)
6. Give up
Anlamı: Bir şeyden vazgeçmek, pes etmek.
Örnek: “Don’t give up, you’re almost there!” (Pes etme, neredeyse başardın!)
7. Run into
Anlamı: Tesadüfen biriyle karşılaşmak.
Örnek: “I ran into my old friend at the mall.” (Alışveriş merkezinde eski bir arkadaşımla karşılaştım.)
8. Look after
Anlamı: Birine ya da bir şeye bakmak, ilgilenmek.
Örnek: “Can you look after my cat while I’m away?” (Ben yokken kedime bakabilir misiniz?)
9. Give away
Anlamı: Bir şeyi bedava vermek, hediye etmek.
Örnek: “She gave away her old clothes to charity.” (Eski kıyafetlerini hayır kurumuna verdi.)
10. Call off
Anlamı: Bir şeyi iptal etmek.
Örnek: “The meeting was called off due to the storm.” (Toplantı fırtına nedeniyle iptal edildi.)
11. Bring up
Anlamı: Bir konuyu gündeme getirmek; bir çocuğu büyütmek.
Örnek:
– “He brought up an interesting point during the discussion.” (Tartışma sırasında ilginç bir nokta gündeme getirdi.)
– “She was brought up by her grandparents.” (Büyükanne ve büyükbabası tarafından büyütüldü.)
Tabii, aşağıdan itibaren tam listeyi tekrar yazıyorum:
12. Pick up
Anlamı: Bir şeyi ya da birini almak, toplamak; bir dili ya da beceriyi öğrenmek.
Örnek: “Can you pick up the kids from school?” (Çocukları okuldan alabilir misin?)
Örnek: “He picked up Spanish quickly while living in Madrid.” (Madrid’de yaşarken İspanyolcayı çabucak öğrendi.)
13. Turn on
Anlamı: Elektronik bir cihazı açmak, çalıştırmak.
Örnek: “Can you turn on the lights?” (Işıkları açabilir misin?)
14. Turn off
Anlamı: Elektronik bir cihazı kapatmak, durdurmak.
Örnek: “Please turn off the TV before you leave.” (Lütfen çıkmadan önce televizyonu kapat.)
15. Look after
Anlamı: Birine ya da bir şeye bakmak, ilgilenmek.
Örnek: “Can you look after my cat while I’m on vacation?” (Tatildeyken kedime bakabilir misin?)
16. Run out of
Anlamı: Bir şeyin tükenmesi, bitmesi.
Örnek: “We ran out of milk, can you buy some?” (Sütümüz bitti, biraz alabilir misin?)
17. Give up
Anlamı: Bir şeyi bırakmak, pes etmek.
Örnek: “I won’t give up on my dreams.” (Hayallerimden vazgeçmeyeceğim.)
18. Take off
Anlamı: Uçağın kalkması; bir şeyi çıkarmak (özellikle kıyafet).
Örnek: “The plane will take off in an hour.” (Uçak bir saat içinde kalkacak.)
Örnek: “Please take off your shoes before entering.” (Lütfen içeri girmeden önce ayakkabılarınızı çıkarın.)
19. Put off
Anlamı: Bir işi ya da planı ertelemek.
Örnek: “They put off the meeting until next week.” (Toplantıyı gelecek haftaya ertelediler.)
20. Find out
Anlamı: Bir şeyin farkına varmak, öğrenmek, keşfetmek.
Örnek: “I just found out that the exam is tomorrow!” (Sınavın yarın olduğunu yeni öğrendim!)
21. Get along with
Anlamı: Biriyle iyi geçinmek, anlaşmak.
Örnek: “I get along well with my classmates.” (Sınıf arkadaşlarımla iyi geçinirim.)
22. Break down
Anlamı: Bir şeyin bozulması, çalışmayı durdurması.
Örnek: “Our car broke down on the way to the airport.” (Havaalanına giderken arabamız bozuldu.)
23. Call off
Anlamı: Bir şeyi iptal etmek.
Örnek: “They had to call off the event due to bad weather.” (Kötü hava nedeniyle etkinliği iptal etmek zorunda kaldılar.)
24. Look forward to
Anlamı: Bir şeyi dört gözle beklemek, heyecanla beklemek.
Örnek: “I’m looking forward to the holidays.” (Tatilleri dört gözle bekliyorum.)
25. Make up
Anlamı: Uydurmak (hikaye, bahane vb.); barışmak.
Örnek: “He made up an excuse to avoid the meeting.” (Toplantıdan kaçmak için bir bahane uydurdu.)
Örnek: “They finally made up after the argument.” (Kavganın ardından sonunda barıştılar.)
Bu phrasal verbs’leri öğrenmek, İngilizce konuşma ve yazma becerilerinizi geliştirmek için büyük bir avantaj sağlayacaktır. Phrasal verbs’leri günlük hayatınızda kullanmaya çalışmak, onları daha iyi anlamanıza ve akıcı bir şekilde kullanmanıza yardımcı olacaktır. Unutmayın, pratik yapmak bu süreçte en önemli adım!